Profesyonellik

Çalışma hayatım boyunca bir çok farklı anlamda kullanıldığını duyduğum bir kelime profesyonellik. Bazen işini iyi ve kaliteli yapmak anlamında kullanılıyor, bazen duygulara ve etiğe çok fazla takılmamak anlamında kullanılıyor. Sanırım en çok da önemli olanın para ve ünvan olduğu ve bunlar daha iyi oldukça başka etmenlere bakmadan iş, şirket, takım değiştirilmesi durumunda bu kelimeye başvuruluyor.

Daha önce bu blogda Uğur Özmen'den bir kaç alıntı yapmıştım. Kendisi bu kavrama ve anlamına bir çok yazı ayırmış ve doğru tanımlamaya çalışmış.

TDK profesyoneli : "1. sıfat Bir işi kazanç sağlamak amacıyla yapan (kimse), amatör karşıtı" olarak tanımlıyor. Ancak yukarıda açıkladığım üzere çok farklı imalar ile kullanılıyor bu kelime. Ben şahsen, sanırım biraz üslubum nedeniyle, bir kaç kez profesyonel olmamak ithamıyla karşılaştım. Bana verilen tavsiyeler ise daha duruma uygun davranmak, insanların daha suyuna gitmek, fazla sivrilmemek şeklinde anlamlara geliyordu daha çok.  İnce bir çizgi var sanırım burada; zira bana verilen tavsiyelerde de haklılık payları vardı ama aslında hiç hoşuma gitmeyen başka alt mesajlar da içeriyordu. Örneğin kelimeyi "ekşisözlük" de aratınca karşıma çıkanlara bakın:


"yalancılığın, sahtekarlığın, acımasızlığın, başkası gibi olmaya çalışmanın modern ismi.. özellikle benim çalıştığım bankacılık sektöründe....

niye mi?
- müşteri ana avrat küfreder, profesyonel kibarca çıkmasını söyler...
- müşteri bir saat kafa ütüler, sinirlerini bozar, profesyonel gülümseyerek bir çay daha alır mıydınız diye sorar."


ya da

"genellikle takımını üç kuruşa satan futbolcuların ağzından duymaya alışık olduğumuz sözcük."

ya da

"başkasının göz yaşına acımamak ve bunu yaparken de kişinin kendisini aklamak için kullandığı deyim."

Daha bir çok örneği görebilirsiniz. Bizim ulusal bilinçaltımızda her nedense profesyonellik ile ilgili bu tip yanlış algılar derin şekilde yerleşmiş. Uğur beyin şu adresteki yazısını gerçekten çok sevdim:

"Profesyonellik için 3 koşul gerekiyor. Ücretli olmak bunlardan sadece biri. Ahlak ve bilinç ise, profesyonel’i ücretli’den ayıran en önemli özellikler.

Her zaman gururla söylerim “Profesyonelim” diye. Ne ekibimi geç saatlere kadar mesailerde bıraktım, ne yalakalık yapana hoşgörülü davrandım, ne de kovulmamak için kendime “arka” aradım. Aksine, ekibimi üst yönetime karşı korumayı görev bildim, yönetim baskılarına eğilmedim, başarıları sadece kendime mal etmedim.

Gerekirse kovuldum da…"


Benim aklımdaki profesyonellikte bir şekilde yukarıdaki duygular var. Ne olursa olsun doğru bildiğini söylemek, ekibini satmamak, eğilip bükülmemek, doğruyu da yanlışı da dürüstçe ifade etmek var. Bunları yaparken de iyi ve hoş gözükmek için davranışları makyajlamak, olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek, açıkça adı konmasa da bu çarpıklığın kariyer yolunun önemli bir yetkinliği olduğunu duymak beni gerçekten sıkıntıya sokuyor. Bu konuda okuduğum herşeyin alt anlamlarını ve aslında ne demek istediklerini anlayarak okumaya çalışıyorum. Birçok yazı ve kitap yan anlamlarla benim sevmediğim noktaya açılıyor. Bir yandan da kendimi neden bu konunun benim hassas noktam olduğunu, neden "işbilir" tavırların beni bu denli rahatsız ettiğini sorgularken buluyorum. Sanırım 33 yıllık hayatımda gördüğüm yöneticiler bende bu tür bir travma yarattı. Normalin üzerinde bir rahatsızlık veriyor.

Profesyonelliği vefasızlık olarak görmek de hoşuma gitmiyor. Hayatımın birçok evresinde hem iş hem de özel hayatımda tatsız durumlarla, sıkıntılı dönemlerle karşılaştım. Kaçacak fırsat kollamak ve yer değiştirerek problemi yok etmek hiçbir zaman seçenek olmadı benim için. Osman hoca "Yöneterek Yönetilerek Yaşamak" kitabında vefa için de bir bölüm ayırmış; çalışanlarına vefalı davranmayan ve onların faydasını gözetmeyen işletmelerin onlardan vefa ve bağlılık beklemesinin abesle iştigal olduğunu söylüyor. Elbette haklı, ancak ne olursa olsun bir işletmede birkaç yıl ve fazlasını geçirdiyseniz işletmenin kendisine olmasa bile birlikte çalıştıklarınıza karşı sorumlu hissetmelisiniz kendinizi. Gidişiniz önemli sıkıntılar yaratacaksa onları azaltmadan gitmemelisiniz bence.



Ben profesyonel olmayı yaptığı işe saygı duymak olarak görüyorum. Önceliğin yaptığınız işin en iyi şekilde yapılması, o işten etkilenen her kim varsa onların faydasına çalışılması olması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca iyi bir profesyonelin tüm verileri gerçekçi şekilde yorumlaması, işiyle ilgili kararlarında duygusal atıfların kararlarını bulanıklaş- tırmasına izin vermemesi gerektiğini de düşünüyorum. İnsanız sonuçta ve bilimsel araştırmalar davranışlarımıza yön veren beyin kısmının duygusal tepkimelerin gerçekleştiği kısım olduğunu gösteriyor. Yani duyguları rasyonelleştirmek öyle kolay bir iş değil. Ayrıca duyguların etkilemesine izin vermemek, ahlaksız da olsa, vicdanımızı da yaralasa profesyonelim diye söyleneni yapmak ya da başkalarının duygularına duyarsız kalmak anlamına gelmiyor. Burada kastettiğim daha çok, örneğin iş dışında, ev ile ilgili sıkıntıların ya da işyerinde kişisel çatışmaların kararlarınızı ve davranışlarınızı etkilemesine mümkün mertebe izin vermemek.

Hayatta yol almaya devam ettikçe bu konuda ne kadar mesafe katettiğime bakacağım sürekli. Arkamı dönüp baktığımda kendime gerçek bir profesyonel olduğumu, hem de kendi tanımıma göre olduğumu söylemek istiyorum çünkü...

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaşın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

S3