Herşey, doğar, büyür, ölür...
Makine mühendisliği okuduysanız, Termodinamik dersinde bol bol kendisiyle muhatap olmuşsunuzdur. Başka konularda da karşınıza çıkmış ya da hayatınızda ilk kez karşılaşmış olabilirsiniz. Ne durumda olursanız olun, "Entropi" önemli bir kavramdır ve işletmecilik açısından yorumlanmaya ihtiyaç duyar.
Bu kavram aynı zamanda "Neden sürekli iyileştirme yapmak zorundayız?" sorusunun da cevabıdır. Entropi kavramının yüzlerce tanımını bulabilirsiniz, ama bizi ilgilendiren tanımı şudur;
Evrendeki tüm sistemler, istisnasız olarak bozulmak, düzensizleşmek ve tamamen durmak yönünde davranırlar.
Başka bir ifade ile bu, Tanrı’nın değişmez kurallarından biridir; evrendeki herşey zamanla bozulur ve yok olur.
Yönetim sistemleri açısından ise durum; eğer bir işletme sistemini kapalı sistem olarak tutarsanız, yani iç dinamiklerini değiştirmez, onu yenilemez ve olduğu gibi korursanız, bu sistem kesinlikle zamanla bozulur ve tamamen yok olur demektir.
Buna fabrika düzeyinde bakarsanız; çevresindeki değişiklere ayak uyduramayan, teknolojiyi takip edemeyen, gerekli değişimleri gösteremeyen her işletme bozulma ve ölüme mahkumdur.
Üretim sistemi açısından; sürekli kendini yenilemeyen, işleme yollarını, kontrol yollarını, verimliliğini sürekli denetleyip değişim yapmayan üretim sistemleri de zamanla bozulur ve yok olur.
Bireysel insan düzeyinde ise; hergün kendine birşeyler katmak isteyen, öğrenmekten vazgeçmemiş insan bedenini çürüten entropiye inat, aklen genç kalmaya devam edecektir. Bildiklerini ve yaptıklarını tam olarak yeterli görmeye başladığı an, insanın aklının bozulmaya başladığı andır.
“Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en muhteşem şey zihni genç tutmaktır. " Henry Ford
“İnsan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır” Henry Ford
Özetle yaşayan her sistem zamanın acımasız eli tarafından yavaş yavaş tahrip edilmeye, yıpratılmaya mahkum görünüyor. O yüzden; iyi ya da kötü hiçbir durum için statik kalmak mümkün değildir. "Değişmeyen tek şey, değişimdir" sözü de aynı konuya vurgu yapar. Bir sistemi ne kadar mükemmel kurarsanız kurun eğer gerekli kontrol ve düzeltme dinamiklerini de kurup sürekli güncellemezseniz o sistemin zamanla bozulması kaçınılmazdır.
Çelik paslanacak, ağaç çürüyecek, bina eninde sonunda çökecek, her organizma mevcut düzenini kaybedecektir. Tüm imparatorlukların çökmesinin, tüm şirketlerin kapanmasının, tüm yıldızların bir gün sönmesinin altında bu temel kural yatar.
Evrensel yasa, en düşük entropi düzeyinin en yüksek düzen durumunda olduğunu, ancak entropinin asla azalma eğiliminde olmadığını söyler:
Buz en düşük entropi, en yüksek atomsal düzen durumudur su için, ancak normal şartlarda suya dönüşür hemen. Sıvı su daha az düzenli ve daha yüksek entropilidir. Gaz ise en yüksek entropi ve en az düzen halidir.
Entropi bilimsel olarak işe dönüşmeyen enerji olarak da adlandırılır. Bir işletmede düzen bozuksa mevcut enerjinin önemli bir kısmı işe dönüşemeden yok oluyor demektir. Bildiğimiz tüm sistemler bunu engellemek ve mümkün olan en düşük bozulmayı sağlamak üzerine inşa edilirler.
İşte bu kaçınılmaz kural, tüm sistemler için bir kontrol sistematiği oluşturulmasını, sürekli olarak bazı verileri izleyerek hedeften şaşma durumlarında düzeltici önlemler almayı zorunlu kılar. Aksi halde bir kere iyi bir sistem oluşturan Toyota'nın sonsuza kadar bunu devam etirebilmesi gerekirdi.
Koskoca evrende bu kanuna kafa tutacak sadece 2 şey vardır. Düşünce ve gerçek aşk.
Bu ikisi zamandan bağımsız oldukları için herhangi bir bozulmaya uğramazlar. Aksine gün geçtikçe güçlenebilir ve yayılabilirler. Ben birkaç yazı önce Sokrates'ten bahsedip harika düşüncelerini kendisinden 2500 yıl sonra yorumlayabiliyorsam, bu yazıyı okuyan hemen herkes Leyla'dan da Mecnun'dan da haberdarsa başka delil aramayın.
"Aşk" kelimesinden mutlaka içinde karşı cinse istek ve şehvet barındıran duygu karmasını anlamayın lütfen. Benim penceremden "aşk" zamansız ve mekansız içsel enerji demektir ve sevilene karşılıksız verilir. İşinize de, kedinize de, çiçeğinize de aşık olabilirsiniz.
Dikkat ederseniz bu ikili insanı diğer canlılardan ayıran 2 özelliktir. Evrende bilebildiğimiz kadarı ile sadece insan düşünür ve aşık olabilir. Her ne kadar hayvanların da duygusal bağları olduğu ve bazı insanlardan zeki oldukları ispatlanmış olsa da asıl kastettiğimi açıklamaya hacet yok sanırım.
İnsanlar kişisel gelişim kitapları okuyup türlü eğitimlerden geçerek "Başarı"nın anahtarını arıyorlar. Ben diyorum ki, yukarıda anlattıklarım ışığında, sürdürülebilir başarının 2 anahtarı vardır:
- Neden sorusunu hiç bırakmadan sorgulamak, düşünmek ve anlamak
- Yaptığın işe "aşk" duymak ve bu enerjiyi eyleme geçmek için kullanmak
Aşk bir neyzene benzer dedim...
Aşk bir neyzene benzerse biz neyiz?
........
Evet dedim, çok doğru!...
Aşk bir neyzene benzerse... Biz Ney'iz!
Mevlana Celaleddin Rumi
Neyi arıyorsan o'sun der Mevlana. Başarının 2 anahtarından bahsettim ama bunu tam ifade etmek neye başarı dediğinize göre de değişir. Hep genç bir beyin ve hep aşık bir kalp benim için başarıdır, formülü de yukarıdadır. Başka başarılar için başka tariflere bakmak gerek.
Ama yöneticiyseniz ya da olmaya niyetiniz varsa, inşallah aynı şekilde tanımlarsınız başarıyı!...
0 yorum:
Yorum Gönder