![]() |
Kaynak : [2] |
Hadi konuya bir girişgah olsun diye, hemen herkesin sırasıyla geçtiği büyüme ve olgunlaşma aşamalarına bir göz atalım:
- Bebeklik çağı doğal olarak bakıma muhtaç olduğumuz ve hayatımız üzerinde pek de etki sahibi olamadığımız ilk dönemi ifade eder. Buna ön hazırlık dönemi diyebiliriz. Bizi hayatta tutacak temel büyümeyi tamamen dış yardımla alırız.
- Hemen sonrasında ilk çocukluk ve çocukluk dönemleri geliyor. Hayatta yeniyiz ve öğrenmeye açız. Sınırsız bir merak içgüdümüz var ve çevremizdeki yetişkinler herşeyin cevabını biliyor gibi görünüyorlar.
- Çocukluk döneminin ardından hayatla ilgili kendi fikirleri oluşmaya başlayan genç, bu kez herşeyi sorgulamaya, ailesinin hiçbirşeyden anlamadığını düşünmeye ve herşeyin doğrusunu bildiği hissine kapılıyor. Genel olarak ergenlik olarak adlandırılan bu dönem, gençlerin en sorunlu ve uyumsuz oldukları dönemi oluşturuyor.
- Sonrasında önce yetişkinlik, sonra olgunluk ve sonra da yaşlılık dönemi geliyor ve her dönem bir öncekine göre kişinin daha bilgili, daha sakin, daha kafası net ve anlayışlı olması bekleniyor.
Aşağıdaki meşhur anekdot benden çok daha iyi özetliyor söylemek istediklerimi:
4 yaş: Babam her şeyi biliyor.
5 yaş: Babam çok şey biliyor.
6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor.
8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor.
10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış.
12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. Çocukluğunu anımsamayacak kadar yaşlı.
14 yaş: Babama kulak asma. O artık çağdışı.
21 yaş: Babam mı? Aman Allah’ım. O hiçbir işe yaramaz.
25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor, ama o yaşta bir insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal.
30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki.
35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmam.
40 yaş: Babam her şeyi biliyor.
50 yaş: Acaba babam bu konunun üstesinden nasıl gelirdi?
Sonra biraz tecrübe kazanıp iş ve çalışma ortamı ile ilgili kendi görüşlerini oluşturmaya başlıyorlar. Herkesi eleştirdikleri, herkesin yanlış şekilde iş yaptığını düşündükleri, kendilerinin hep doğruyu bildiğini zannettikleri bir dönem bu. Büyük resmi göremiyor ve verilen talimatları ve istenen işleri çoğunlukla nedenini anlamadan yorumluyorlar. Onlara göre eski nesil mantıksız ve çağdışı.
Sonrası malum. Malum ama, eğer kişi sonrasına geçebilirse...
Farkediyorum ki bizim toplum ergenlerle dolu. O dönemde takılıp kalmış birçok insan tanıyorum ve o seviyenin üzerine çıkmak için öğrenmeye devam etmedikleri ya da hayat bir şekilde tecrübe ve mevkii olarak onları üst basamaklara taşımadığı sürece çıkmaya da pek niyetli görünmüyorlar. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya ve herşeyi eleştirip aslında hiçbirşey yapmamaya alışmışlar.
Televizyon kanallarını, tartışma programlarını, spor yorumcularını, her felaketten sonra mantar gibi biten "uzman"ları seyredin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bilimsellikten uzak, neden-sonuç ilişkisini sorgulamadan ön kabullerle konuşan ve ağırlıklı olarak kendi bildiğinin mutlak doğru olduğunu düşünen bir toplumuz biz. Konu eleştirmeye ve yorumlamaya geldiğinde hepimiz birer uzmanız. Ama çok azımız anlamaya, sorgulamaya, değiştirmeye ve eyleme geçmeye yatkın görünüyor.
İşyerlerimiz de, doğal olarak, farklı değil. Kendi süreçlerini sorgulamaktan, daha iyisi için eyleme geçmekten uzak birçok çalışan başkaları hakkında yorum yapmaktan ve acımasızca eleştirmekten hiç geri kalmıyor. Herkes çok yoğun ve herkes önemli görevler yapıyor ve her nasıl oluyorsa, herkes işlerini başka "beceriksizler" tam yapamadığı için yapamıyor. Başkalarının nasıl yanlış çalıştığı ve ne yapması gerektiği ile ilgili sınırsız fikir sahibiyiz.
Ben bu adamlara işyerindeki ergenler diyorum. Konuşmaları ağırlıklı olarak başkalarından ve başkalarının işlerinden şikayetle dolu. Yöneticileri de altlarında çalışanlar da yetersiz onlara göre. İçleri, herkes kendileri gibi olsa işyerinin güllük gülistanlık olacağı duygusuyla kaplı. Sürekli memnuniyetsizlik, söylenme, sızlanma halindeler. Tıpkı ergenlik çağındaki gençler gibi. Bu semptomları bazı psikolojik belirtiler de takip ediyor. Genel bir küskünlük ve isyan halleri var. Konumlarına göre bunu ya gereksiz agresiflikle ya da içe kapanıklıkla gösteriyorlar.
Kendilerini olduğundan iyi görmek ve altı doldurulmamış beklentilere girmek gibi huyları da var. Bu yazı taslak aşamasındayken bir sohbet esnasında değerli bir dostumdan önemli bir katkı da geldi. Başka bir konudan bahsederken bana "Dunning Kruger" sendromunu hatırlattı ki burada tasvir etmeye çalıştığım duruma tam uyuyor.
"Justin Kruger ve David Dunning isimli iki ABD’li psikiatri uzmanı yaptıkları bilimsel araştırmalara dayanarak bir teori geliştirirler. Bu teoriye göre de cahil ve niteliksiz insanların kendilerinden daha bilgili, kültürlü ve nitelikli insanlardan daha çok kendilerine güvendiklerini, kendilerini toplumsal yaşamda daha çok öne çıkardıklarını ileri sürülür." [1]
Kısaca "cahil cesareti" de diyebileceğimiz bilimsel olarak kanıtlanmış bu etki, olayın bütününü göremeyen, yeterli bilgisi olmayanların, olanlara göre çok daha kendinden emin olduklarını söyler. Aşağıdaki grafiğin dikey ekseni özgüven, yatay ekseni deneyim ve bilgidir:
Görebileceğiniz gibi bir konudaki uzman bile cahil kadar kendinden emin konuşmaz. Çünkü gerçekten düşünen biri için öğrendiği her yeni şey bilmediği birkaç şeyi ortaya çıkaracaktır.
Muhtemelen konuyu yine bildik noktaya bağlayacağız. Bu tip insanlar her yerde var elbet ama bizim bilimsellikten uzak eğitim sistemimiz ve sorgulamayan biad kültürümüz bu "ergen" davranış tipinin de "kruger dunning" etkisinin de bizde normalin üstünde görülmesine neden oluyor belkide.
Eğer siz de bunlardan biriyseniz ki ben çok uzun süre öyleydim ve artık olmadığımı "zannediyorum", lütfen bu çevrenizdeki herkesin enerjisini sömüren yorucu tavırdan kurtarın kendinizi. Değilseniz ama kaçınılmaz olarak bunların olduğu ortamlarda çalışmak zorundaysanız o zaman genel ebebeynlik ilkeleri sizin için de geçerli olacaktır; sabır, anlayış, yol gösterme ve düzelmeleri için bol bol dua etmek...
Ha bir de, ergenlikten çıkmadan işyerinde asla tam olarak ciddiye alınmayacağınızı ve o hayal ettiğiniz terfilerin size gelmeyeceğini eklemek gerek. İstisnalar ve torpiller kaideyi bozmaz :)
0 yorum:
Yorum Gönder