Eskilerin tabiri ile "alaylı" ya da "mektepli" olmak diye 2 kavram vardır. Birisi işin mutfağından yetişen ama akademik bilgisi az olan, diğeri ise akademik olarak bilgili ancak fiilen tecrübesiz kişileri ifade eder. Eskiler için "biz alaylıyız" demek bir tür gururlanma ifadesidir.
İş hayatında da zaman zaman akademik bilginin asla iş yaşamına aktarılamadığından ya da iş dünyasının üniversiteler ile yeterince iş birliği yapmadığından yakınmalar duyabilirsiniz. Bu konuya daha önceki bir yazımda değinmiştim. Alaylılarla mektepliler anlaşabilecekleri ortak bir dil bulmadıkça Japonca ve Türkçe konuşan iki kişinin iletişimi kadar iletişim kurabilirler ancak.
Son günlerde okuduğum "Yönetim : Örnek Vakalar" kitabında bu konuya değinen güzel bir anektod gördüm ve paylaşmak istedim. Kitap çok sevdiğim ve zaman zaman bu blogda alıntılar yaptığım Peter Drucker'a ait olsa da anektod önsözün yazarı Warren Bennis'e ait. Şöyle diyor:
Küçük Bir Anektod
Etiketler:
Karar verme modelleri
,
Örnek Vakalar
,
Peter Drucker
,
Teori uygulama farkları
,
Yönetim
Kendini Kandırmak
Kendini kandırmak dendiğinde bunun kötü birşey olduğu ve yapılmaması gerektiği ile ilgili yaygın bir ön kabul vardır. Kime sorsak, insanın öncelikle kendini kandırmaması gerektiğini söyler.
Aslında kelime anlamı olarak "kendini kandırmak" biraz ironiktir. Hem konuşan hem de dinleyen olabilirsiniz, hem eğiten hem de öğrenen olabilirsiniz ancak hem kandıran hem de kandırılan olmak mümkün müdür? Aldatan sizseniz nasıl aldanıyorsunuz?
Böyle birşeyin mümkün olabilmesi için biraz haddimizi aşarak psikolojiye bulaşmak ve her insanın en az iki alt benliği olduğundan söz etmek gerekir. Duygusal tarafımız / mantıklı tarafımız, hassas tarafımız / güçlü tarafımız, iyi tarafımız / kötü tarafımız, nefsimiz / vicdanımız, "ying"imiz / "yang"ımız..., artık adına ne derseniz deyin. Bu taraflardan biri, diğerine zaman zaman baskın çıkar ve ortak benliğin kararını etkiler gibi görünüyor. Bunu yapmak için de algıda seçicilik yaratarak kendi işine gelenleri görmemizi ve diğerlerini göz ardı etmemizi sağlıyor.
Ancak bu kontrolümüz dışında gelişen ve "bizim" tamamen edilgen olduğumuz bir süreç değil. Farkındalığımızı arttırarak bunu kontrol edebilir ya da etmeyebiliriz. Bu biraz da bizim rahatlık sevdamız, mutlu olma içgüdümüz ve tatsız olandan kaçınma eğilimimizle ilgili.
Peki kim kendini kandırmaz?
Küçük Hesaplar
Yukarıdaki sözü çok seviyorum.
Zor zamanlarda yeniden moral bulmamı ve duruma bir daha bakmamı sağlıyor benim.
Çünkü bazen gerçekten "fail" ettiğimi, yani beceremediğimi ve başaramadığımı düşünüyorum.
Sözün sahibi tam adıyla Avul Pakir Jainulabdeen Abdul Kalam. Hindistanda devlet başkanlığı da yapmış, roket bilimi ve havacılık konularında uzman Hindistanlı bir profesör. 27 Temmuz 2015 te, geçtiğimiz aylarda hayata gözlerini yummuş, ama yummadan önce çok güzel sözler bırakmış arkasında.
Başkalarına ilham verebilen böyle insanları çok seviyorum ben. Herkes felaket senaryoları, olumsuzluklar, olmazlar içinde yüzerken moral ve yeniden başlama gücü veren, yaptığınız işi gerçekte neden yaptığınızı size arada bir hatırlatan adamları.
Birçok noktada paralel düşünüyormuşuz meğer ve keşke daha önce farkına varıp daha yakından tanıma fırsatım olsaymış dediğim kişilerden birisi Abdul Kalam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)