Küçük Hesaplar



Yukarıdaki sözü çok seviyorum.

Zor zamanlarda yeniden moral bulmamı ve duruma bir daha bakmamı sağlıyor benim.

Çünkü bazen gerçekten "fail" ettiğimi, yani beceremediğimi ve başaramadığımı düşünüyorum.

Sözün sahibi tam adıyla Avul Pakir Jainulabdeen Abdul Kalam. Hindistanda devlet başkanlığı da yapmış, roket bilimi ve havacılık konularında uzman Hindistanlı bir profesör. 27 Temmuz 2015 te, geçtiğimiz aylarda hayata gözlerini yummuş, ama yummadan önce çok güzel sözler bırakmış arkasında.

Başkalarına ilham verebilen böyle insanları çok seviyorum ben.  Herkes felaket senaryoları, olumsuzluklar, olmazlar içinde yüzerken moral ve yeniden başlama gücü veren, yaptığınız işi gerçekte neden yaptığınızı size arada bir hatırlatan adamları.

Birçok noktada paralel düşünüyormuşuz meğer ve keşke daha önce farkına varıp daha yakından tanıma fırsatım olsaymış dediğim kişilerden birisi Abdul Kalam.


"Rüya geceleri uyurken gördüğünüz şey değildir; rüya geceleri sizi uyutmayan şeydir" diyor mesela.

"This is my belief: that through difficulties and problems God gives us the opportunity to grow. So when your hopes and dreams and goals are dashed, search among the wreckage, you may find a golden opportunity hidden in the ruins''

Zorluklar ve problemler arasında tanrının insana gelişim fırsatı tanıdığına, hayal kırıklıklarımızın enkazı arasında çok değerli fırsatlar olabileceğine inanıyor. Ben de inanmaya çalışıyorum.


Şu an, aynı Abdul Kalam'ın bahsettiği gibi "first attempt" yani ilk deneme olarak nitelendirilebilecek birçok şeyi yapıyor olduğum bir dönemdeyim. İlk kez çocuk büyütmeye çalışıyorum. İlk kez şu an bulunduğum tarzda bir organizasyonda bulunuyorum. İlk kez şu an üstlendiğim görevleri üstleniyorum ve ilk kez önemli bir kısmında başarısız olduğumu hissediyorum.

Birşeyler bir türlü istediğim gibi olmadı.

Olsun diye çok çabaladım ama yapamadım. Sistemle ilgili, üretimle ilgili, motivasyonla ilgili çok şeyler yazdım bu blog sayfalarına. Tamamını, doğru bildiğim şekilde hayata geçirmeye çalıştım ama başaramadım. Defalarca düştüm, kalktım, duvarlara tosladım.  Metodlarımı değiştirdim, küstüm, barıştım ama en sonunda o birçok kez kaybedilmemesini tavsiye ettiğim içsel motivasyonu kaybettim.


 Geriye dönüp başarısızlığımdan ders çıkarmaya çalışıyorum ve hayretle farkediyorum ki, beni esas yoran büyük engeller ve işler değilmiş. Hem insanı hem de kurmaya uğraştığınız sistemi kurt gibi içten içe kemiren, tek olarak düşündüğünüzde anlamsız olan ama sürekliliği ve çokluğu ile sonunda pes ettiren küçük hesaplar yüzünden çuvallamışım ben.

Kendime pay çıkarmadığımı ve kaçtığımı düşünmeyin lütfen. Birilerine ya da bişeylere mana bularak başarısızlığın sorumluluğunu dışarıya atmak değil niyetim. Kendimle konuştuklarımı yazamıyorum buraya, onlar benim iç hesaplaşmalarım. Ama şu sistem ve motivasyon katili küçük hesapları yazmadan edemeyeceğim. Çünkü bazen çok küçük ayrıntılar tüm resmi değiştiriyor. Birine birşey söylerken ki tavrınız, beden diliniz, problemlere nasıl yaklaştığınız, ekibinizle nasıl konuştuğunuz, onlara kelimelerin altında aslında nasıl mesajlar verdiğiniz herşeyi değiştiriyor. Bütün işletmeler kar elde etmek amacı güdüyor elbette ama tüm yöneticilere yalvarıyorum; aşağıdakiler kar ettiren davranışlar değildir, hatta işletmenize zararları hayal bile edemeyeceğiniz kadar fazladır:

· Sorunlu adamı atmayıp besleyerek tazminat ödemesinden elde edilen kar
· Elemanlarınızı mutlu edip şirkete bağlayacak rakam yerine çok mızmızlanmayacağını düşündüğünüz rakamı önererek elde edilecek kar
· Denge, mavi/beyaz oranı gibi ne işe yaradığı belirsiz göstergelere dayanarak gerekli istihdamı yapmamak, nasılsa zaten çalışanlar iş yükünü bir şekilde götürüyor düşüncesiyle az adam çalıştırılarak elde edilen kar
· Mümkün olduğunca az servis aracı çıkararak işçilerin bir kısmının uzun süre yürümesini sağlayarak elde edilen kar
· Kazancı ve performansı çalışanla paylaşıp ödüller ve teşviklerle performansı sürekli kılmanın gereksiz olduğunu düşünerek elde edilen kar
· Hamili yakınları işe alıp hatırlı insanlara şirin görünme karlılığı
· Herkesi, kabul etmesi mümkün en düşük maaşla işe alıp "işine gelirse" yaklaşımıyla elde edilen kar
- Üç kuruşluk hesaplarla, içtenlikle işletme için çalışan adamları küstürerek elde edilen kar
- Yapılacak ya da alınacak herşeye sadece ve sadece bir masraf gözüyle bakılması neticesinde harcamalardan kısılarak elde edilecek kar

Dağıtın, har vurup harman savurun demiyoruz elbette. Kim ne isterse alınsın, kim ne isterse verilsin de demiyoruz. İşletme master'ı yapmış benim gibi bir adama kar - zarar dengesi, istihdam oranları, nakit akışı, birim maliyet vs. de anlatmayın lütfen. Hepsini ama hepsini biliyorum. Hatta teorik olarak çok az kişinin bileceği kadar biliyorum ve hepsini hesaba katıyorum. Ama yine de bu çok küçük ve çok maliyetli hesaplara bir anlam veremiyorum ben. Hiçbir zaman verebileceğimi de düşünmüyorum.

Bana göre hiçbir şirketin elinde, işletmeye gönülden bağlı, motive, moralli bir çalışandan daha değerli bir ekipman yok. Para bende, tezgahı alırım, eşeği bağlasam çalıştırır diyorsanız yolunuz açık olsun ve mümkünse de benden uzak olsun.

Ne demişti Clerance Francis:

" Bir insanı zamanı satın alınabilir. Belirli bir yerde, istenen zamanda fiilen hazır olması sağlanabilir. Hatta belirli bir ölçüde maharet gerektiren faaliyetleri de saat veya gün olarak satın alınabilir.
   Ama bir kişinin iş başarma yeteneği, yani insiyatifi satın alınamaz. Sadakati satın alınamaz. Kalben, zihnen, ruhen, bağlılığı satın alınamaz.
   Bunlar satın alınamaz; ancak kazanılabilirler."

Uzun lafın kısası, kendi yeteneksizliğimi de dışarıda tutmamak üzere birçok farklı nedenle bu sefer olmadığını düşünmeye başladım. Henüz alınmış bir kararım ve atılmış bir adımım olmasa da, o peşinden koştuğum ve geceleri beni uyutmayan "rüya"yı kaybettim. Beni asıl işte tutan oturduğum koltuk ya da aldığım maaş değil. Bunların ilkinden çok kısa sürede sıkılırım, ikincisi ise ne kadar artarsa artsın kısa süre içinde normalleşir. Beni asıl işte tutan birşeyler yapmak için içimdeki istek, o100 kere düşsemde beni kaldıran tutkudur. Birşeyler başarmaktan, türlü zorluklardan sonra bir ekip olabilmekten duyduğum hazdır.

Bunları kaybettiğim zaman işin tadı o kadar kaçıyor ki benim için durmaya devam etmenin beni ruhsal olarak yıpratmaktan başka bir anlamı kalmıyor. İş kalitem de dramatik şekilde düşüyor ve işletme için de bir anlamı kalmıyor. Ya bir an önce toparlanıp yeniden bir içsel motivasyon bulmak ya da bir an önce yolları ayırmak gerek. Çünkü yaptığı işe saygısı olan bir adamın bu şekilde çalışmaya göz yummaması gerekir.


Abdul Kalam'dan daha fazla güzel söz görmek isterseniz, lütfen tıklayın...


* Yine eski ama yayınlanmamış bir yazı. 2016 başında eskiden kalmış yazıları temizliyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder

Paylaşın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

S3